İçeriğe geç

Çalışmak

     İnsanlar para kazanmak için çalışırlar; ve hoşlarına giden şeyleri yapmak için para kazanırlar. Çalışma araçtır, hoşa giden şeyler ise amaçtır. Oysa gerçekte olup bitenler nedir? İnsanlar daha fazla para kazanmak için çalışıyorlar ve bu parayı yine daha fazla para kazanmak için kullanıyorlar; amaç (yani hayattan tat almak) ise, gözden kaçırılıyor. İnsanlar telaş içerisindeler ve daha fazla zamanları olsun diye yeni yeni buluşlar koyuyorlar ortaya. Sonra da kazandıkları zamanı yine yeni zaman kazanmak için koşuşturmakla geçiştiriyorlar ve sonunda o derece tükeniyorlar ki, kazanmış oldukları zamanı kullanamaz hale geliyorlar. Bir araçlar ağına düşmüş bulunuyoruz ve amaçlarımızı gözden kaçırmışız.

Erich Fromm, Erdem ve Mutluluk, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Beğendiyseniz paylaşın.

2 Yorum

  1. Cihat YILDIRIM-İnş. Yük Müh. - ( Mekke-i Mükerreme ) Cihat YILDIRIM-İnş. Yük Müh. - ( Mekke-i Mükerreme )

    Slm Alykm Serbest Bey; Öncelikle Hayırlı Ramazanlar dilerim. Yazı güzel, ancak yazar Erich Fromm olunca amaç (yani hayattan tat almak) tabiri için affınıza sığınarak birşeyler yazmak arzu ettim. Öncelikle yazıma, çalışmakta ki amaç para ve sonucunda en hoşlarına gidecek şeylerin ( mutlu ve refah içinde olma) yapılmasında çarpıcı bir örnek vermek istiyorum; en fazla intihar olayları refah seviyesi en yüksek ülkeler olan İskandinav ülkelerinde cereyan oluyor. Ayrıca Avrupa için Hristiyan diyorlar ama; araştırmaya göre Avrupa gençlerinin çoğu ateist ve amacı olmayan bireylere dönüşmüş.

    Bir insanda; İmanı billah ( Allah’ın varlığını bilmek başkadır, Allah’ı tanımak başka başkadır) olmayınca bütün amaçların sonu nereye varacak diye buhrana kapılıyor ve çareyi intiharda ve çoğu zaman aklı iptal edecek ( içki ve uyuşturucu vb..) gibi çirkin şeylerde buluyor. Bu nedenle merhamet ve şefkat kavramı da yok olmuş.

    Biz elhamdülillah Müslümanız ve İnsanın yaradılışı ve bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti dikkate alındığında ise vazifesi; “Halik-i Kainatı tanımak , O’na ibadet ve kulluk etmektir. Bu çerçevede ise meşru dairede hayatın nimetlerinden istifade etmek ise helaldir. Maddi olarak her şeyi elde edebilir ve her işimizde muvaffak olabiliriz. Ancak her muvaffakiyet makbul değildir. Allah cc rızasını kazanmakla muvaffak olan insan makbuldür. Bizi ahirette kurtaracak bir eserimiz olmadığı taktirde dünyada bıraktıklarımızın ise hiç bir kıymeti de yoktur.

    El hasıl; Kalpler ancak Allah cc anmak ( onu tesbih etmek, onu ve marifetini tanımak ) ile olur. Bu Ramazan-ı Şerifi bir fırsat bilip, asıl amacımız ” Beni hiçten ve yoktan var eden ve sayısız nimetlerle teçhiz eden ve her vakit merhamet eden Rabbimizin rızasını elde etmek” olan kulluk hakikatini anlamayı nasip etsin. Bunun için de; alemlere rahmet Efendimiz/Seyyidimiz Muhammed Mustafa’nın ( sav) sünneti seniyyesini ihya etmek tüm Müslüman kardeşlerimize nasip olsun..

    “Onu tanıyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır”. ( Bediüzzaman S.N.)

    Mekke-i Mükerreme’den selam ve dua ile…

    • Aleykümselam Cihat Bey,
      Yorumlarınız ve paylaştığınız fikirleriniz için teşekkür ederim. Yazının ilgilimi çeken kısmı, yazarın kendisinden bağımsız olarak, günümüzün yaşam tarzına tam da uyduğunu düşündüğüm tespitidir. Yani, insanların hayattaki amaçlarına (buradaki amaçlar kişilere göre farklılık gösterecektir muhakkak veya hayattaki amaçların ne olması gerektiği ayrı bir tartışma konusudur) ulaşmak için kullandıkları araçlara kendilerini kaptırmaları sonucu bu amaçlarını gözden kaçırmalarıdır. Ne yazık ki, günümüzde insanlar hayatlarının büyük bir çoğunluğunu, daha fazla para kazanmak için çalışmakla geçirirler. Bunun yaparlarken hayatı yaşamayı ya da hayattaki asıl amaçlarını (bu amaç her ne ise) yerine getirmeyi ihmal ederler. Oysa, niye bu kadar çalıştığını soracağınız insanların ekseriyetinden; “daha iyi yaşamak”, “rahat etmek”, “hayattaki amaçlarına ulaşmak” cevaplarını alırsınız. Ama çalışmaya ve para kazanmaya o kadar odaklanmışlardır ki bu amaçları akıllarına bile gelmez. Yazarın, insanoğlunun bu çelişkisini güzel ifade ettiğini düşünüyorum.

Bir yanıt yazın