Konu özellikle yükseköğretim olduğunda, eğitim kalitesini etkileyen bir çok faktör arasında, yükseköğretime geçiş şekli, insanın kişisel özellikleri ve öğrenme isteğinin en önemli faktörler olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde, modern dünyanın eğitim sistemi, daha temel eğitim sırasında, insanlar, kişisel özelliklerine en uygun yükseköğretime yönlendirilecek şekilde oluşturulmuştur. Üniversitelerin başvuru, değerlendirme ve kabul prosedürleri bu sisteme uygun olarak, yükseköğretim programlarına en uygun öğrencileri seçecek şekilde hazırlanmıştır.
Türkiye’de Yükseköğretime Geçiş
Yükseköğretime geçişte, bu şekilde bir sistem oluşturmamış ya da oluşturamamış bizim gibi birçok ülkede ise, çoğunlukla ezberlenmiş bilgiyi, çok sınırlı bir süre içerisinde ölçen, katı bir sınav sistemi uygulanır. Öyle bir sınav sistemi ki; öğrenciler, genellikle istedikleri yükseköğretim programına ve mesleğe uygun temel bilgiyi edinmek yerine, sınavı geçmelerini sağlayacak taktiksel bilgileri öğrenmeye çalışırlar. Sınava hazırlık kurslarının müfredatlarına ve yayınlanan hazırlık kaynaklarına bakıldığında, derinlemesine bilgi yerine taktiksel bilgi öğretmeye yönelik olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Bu kurslar ve kaynaklar öğrenciyi; örneğin belirli bir tipteki matematik sorularının nasıl çözüleceğini, işin matematiğini tam öğretmeden, yüzeysel bilgilerle ezberlemeye yöneltir. Ne de olsa, sınavda soruyu doğru çözmek matematiğini öğrenmekten daha çok işe yaramaktadır. Böylece, yükseköğretime geçiş sistemi, öğrencileri bilgi değil taktik edinmeye yönlendirmektedir.
Bizim gibi ülkelerde, meslek (yükseköğretim programı) ve üniversite seçimi, kişisel uygunluk veya isteğe göre değil, daha çok mezuniyetten sonra iş bulma imkanı, itibar ve muhtemel maddi getirisine göre seçilmektedir. Hal böyle olunca, bir çok öğrenci ya sevmediği bir bölümü, sadece getirisi iyi olduğu için tercih etmekte ya da sınav sisteminin dezavantajlarını aşamadığı için hiç istemediği bir bölümü seçmek durumunda kalmaktadır. Bunun sonucunda da mutsuz, verimsiz ve başarısız bir iş hayatı sürmektedirler.
Bu sınav sistemi bazen, hükümetler tarafından, kendi eğitim politikalarını uygulama aracı olarak da kullanılmaktadır. Bundan dolayı sınav sisteminde sık sık değişiklikler yapılmaktadır. Örneğin; bazen, sırf yükseköğretim mezunlarının istatistiki oranını arttırmak bazen de özel üniversitelerin kontenjanlarını doldurmak için baraj puanlar değiştirilmektedir. Bazen de ideolojik kaygılarla, öğrencilerin belirli programlara girişleri ya da belirli bir temel eğitimden gelen öğrencilerin yükseköğretime geçişleri kolaylaştırılmaktadır.
İnşaat Mühendisliği Eğitiminde Kontenjanlar Raporu
İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan İnşaat Mühendisliği Eğitiminde Kontenjanlar Raporu, Türkiye’de inşaat mühendisliği eğitiminin tarihsel gelişimi ile yıllar içerisinde artan inşaat mühendisliği bölüm ve kontenjan sayıları haakında önemli bilgiler içermektedir. Ayrıca 2021 yılında yapılan Yükseköğretim Kurumları Sınavında, inşaat mühendisliği bölümüne yerleşen öğrencilerin sınav sonuçlarıyla ilgili çarpıcı bilgiler vermektedir.
Raporda belirtildiğine göre; 2020 yılı itibariyle, Türkiye’de, 91 devlet üniversitesi, 34 vakıf üniversitesi ve 8 KKTC üniversitesinde, 138 İnşaat Mühendisliği Bölümü bulunmaktadır. Sadece son on yılda İnşaat Mühendisliği Bölümü sayısı on kattan fazla artmıştır. Buna paralel olarak inşaat mühendisliği kontenjanları da, ülkenin ihtiyacının kat kat üstünde olacak şekilde artmış, 2018 yılında en yüksek seviyesine, 12965 kişiye ulaşmıştır. Daha sonraki yıllarda, bu kontenjanların boş kalmaya başlamasıyla, 2022 yılında, neredeyse yarı yarıya indirilmiştir. Buna rağmen bu kontenjanların %33’ü boş kalmıştır.
Raporda, 2008-2022 yılları arasındaki inşaat mühendisliği kontenjanları ve bu kontenjanlara yerleşenlerin sayıları, doluluk oranlarıyla birlikte, aşağıdaki grafikte gösterilmektedir.
Raporda yer alan diğer bir çarpıcı bilgi ise, İnşaat Mühendisliği Programlarına yerleşen son öğrencilerin sınavdaki matematik, fizik ve kimya gibi, mühendisliğin temelini oluşturan derslerde verdikleri doğru cevap sayılarıdır. Rapordaki verilere göre, 40 matematik sorusundan 5 veya daha az doğru bilen, 14 kimya sorusundan 5 veya daha az doğru bilen, 13 kimya sorusunda yine 5 veya daha az doğru bilen öğrenciler bulunmaktadır. Daha da ilginci, fizik dersinden negatif net çıkaran öğrencilerin olmasıdır.
Rapora göre, mühendisliğin temelini oluşturan matematik ve fen bilimlerinde temel bilgiden dahi yoksun olan öğrenciler, üniversitelerin inşaat mühendisliği programlarına yerleşebilmektedir. Bu durum mühendislik eğitim kalitesinin düşmesine ve dolayısıyla bilgisiz inşaat mühendislerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Toplumu ve insan hayatını doğrudan etkileyen, toplumun gelişmesine öncülük eden, medeniyetin alt yapısını oluşturan bir meslek olan inşaat mühendisliği, kaliteli ve ileri seviye bir eğitim gerektirdiği gibi, İnşaat Mühendsiliği Programlarına öğrenci seçimi de büyük bir özenle yapılmalıdır.