İçeriğe geç

Gurur

    

     İlkeli yaşam tarzının önündeki en büyük engel ve tehlike gururdur. Her ne kadar bu sözcüğü bir şeyden ya da birinden alınan derin bir keyif ya da zevki (yaptığımız mükemmel bir işten, bir şeyi çok iyi yapan çocuğumuzdan duyduğumuz gurur) belirtmek için kullanıyor olsak da, gurur aynı zamanda hayattaki en zarar verici paradigmalardan birini de betimler.

     “Gururlu” sözcüğünü düşünürsek, bu olumsuz boyutu daha iyi anlayabiliriz. Gururlu bir kişi temelde rekabetçidir, sürekli olarak kendini başkalarından üstün tutmaya çalışır. C. S. Lewis’in sözleriyle:

    “Gurur bir şeye sahip olmaktan değil, sadece öteki kişiden daha fazlasına sahip olmaktan kaynaklanan zevktir. … Sizi gururlu yapan kıyaslamadır; ötekilerden üstün olma zevkidir.”

   Gururdan daha büyük duygusal parazit yoktur. Derin bir sevinç, huzur içermez, çünkü bir başkasının daha iyi görünümlü; ya da daha fazla paraya, arkadaşa, daha büyük bir eve, daha yeni bir arabaya sahip olma olasılığı da her zaman vardır.

     Gurur sinsidir, çünkü anlamı ve amacı kirletir. Vicdanı köreltir, göz ardı, hatta alaşağı eder. C. S. Lewis’in de gözlemlediği gibi, “Gurur bir ruh kanseridir: gerçek aşka, hoşnutluğa, hatta sağduyuya imkan bırakmayacak şekilde ruhu kemirir.” Eninde sonunda nefret doğurur, hasede ve savaşa yol açar.

     Gururlu insanlar yaşamlarındaki güvenlik duygusunu, hayat merdivenlerinin doğru duvara dayalı olup olmadığından çok, üzerinde bulundukları merdiven basamağının başkalarınkine kıyasla daha yüksek olmasından kazanır. Başkalarının geride kaldıklarını gördüklerinde, kendilerini değerli hissederler. Odak noktaları, önde olmaktır… hatta yanlış yönde önde olsalar bile.

   Tepeden bakma gururunun yanı sıra, bir de aşağıdan bakmaktan kaynaklanan bir gurur vardır. Eski Amerikan Tarım Bakanı ve dini lider Ezra Taft Benson bunu şöyle açıklıyor:

   “Birçoğumuz gururu, bize yukarıdan bakan zenginler ve eğitimli kişiler gibi, tepedekilere özgü bir günah olarak görürüz. Ancak aramızda, çok daha yaygın bir rahatsızlık vardır; bu da yukarılarda gözü olan aşağıdakilerin gururudur. Bu tür gururun; kusur bulmak, dedikodu yapmak, arkadan vurmak, söylenmek, ayağını yorganına göre uzatmamak, imrenmek, tamah etmek, başkasına şevk verecek minneti ve övgüyü esirgemek, bağışlamayı bilmemek ve kıskanç olmak gibi bir sürü belirtisi vardır.”

     (Türkiye toplumunda, bu ruhsal durum, yukarıdaki alıntıda bahsedilen “tepedekiler”le kendince bir savaşa girişmiş, onları hor gören, kendisine büyük bir hayranlık ve saygı duyan fakir mahalleli tarafından desteklenen “fakir delikanlı”da resmedilir. Aynı zamanda bir çok TV dizisi ve film bu fakir ama delikanlı “kahraman!”ın yaşam hikayesi üzerine yapılır. Hatta toplumsal olarak, bizden yukarıdaki toplumlara bakışımızda da böyle bir gurur yaşıyoruz. Bunu yansıtan ve rekor seviyede izlenen bir çok TV dizisi ve film yapılmıştır ve hala yapılmaktadır. Böylece, bilinçli veya bilinçsiz olarak, çoğunluğu, Benson’un yukarıdaki sözlerinde tarif ettiği “tepede olmayanlar”ın oluşturduğu toplumun yaşadığı bu sorunlu gurur dışarıya yansıtılmış olur. Çevremizde sıkça rastladığımız; bu film ve dizileri aşırı bir ilgiyle takip eden ve buradaki “kahraman!”lara aşırı bir hayranlık duyan kişilerin yaşadığı da bu gururdur. SC)

     Gururun panzehiri tevazudur; bir ada olmadığımızı, yaşam kalitemizin diğer kişilerin yaşam kalitesiyle ayrılmaz bir bütün olduğunu, tüketim ya da rekabetin değil katkıda bulunmanın anlam taşıdığını kavramaktan gelen tevazudur.

     * Stephen R. Covey’in Varlık Yayınları tarafından yayınlanan Önemli İşlere Öncelik kitabından derlenmiştir. Konu başlığı çerçevesinde bazı cümleler tarafımdan düzenlenmiştir. Bana ait ilaveler parantez içerisine alınmıştır.

Beğendiyseniz paylaşın.
Bir yanıt yazın